ÜLKE VE VERGİ
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Her kurum ancak güçlü bir Maliye ile yaşar” diyerek Maliyenin önemini çok anlamlı bir şekilde açıklamıştır.
Ülkeler egemenliklerini anayasalarında var olan kurumlarıyla sağlarlar. Egemenliği sağlayan bu kurumlar görevlerini yerine getirebilmek için harcama yapar ve devlet bu harcamayı bütçesinden karşılamak zorundadır. Devletin bu harcamayı yapabilmesi ise Maliyesinin gücü nispetindedir.
Yunanlıların birinci ve ikinci İnönü muharebelerinden yenilgiyle çıkıp geri çekilmesi sonucu geniş çaplı bir saldırıya kalkışacakları anlaşılmıştı. Bu nedenle ordunun bir an önce güçlendirilmesi, sayısı her gün artan savaşçıların yedirilmesi, giydirilmesi, savaş araç ve gereçleriyle donatılması için yeni gelir kaynakları bulunması gerekiyordu.
O günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeler sırasında ordunun ve askerin durumu şu şekilde ele alınmıştır: “…. Askerin çarığı yoktur…..çorapla kundura ister…bir kısmı çıplak ayaklı…açıkta…kaputu yoktur….su yoktur…. mataraları ek(****)…..beşte birinin süngüsü yoktur….kılıcı yoktur….elbise % 80′inde yoktur….iç çamaşırı da yoktur.”
O dönemde ordunun ve askerin durumu oldukça kötüdür. Orduda hem sayı, hem silah, hem de araç-gereç eksikliği vardır. Bu koşullar altında ordunun savaşma yeteneğini kaybetmesinden korkulmuştur.
Sizler ilk önce Ülkenin kurtuluşu için toplanmış Millet Meclisini ve Kurtuluş savaşını yapacak olan orduyu yaşattınız. Emperyalizme karşı ulusal bağımsızlık savaşının tarihteki ilk örneği olan Kurtuluş savaşının büyük bir zaferle sonuçlanması siz değerli mükelleflerin katkısı sonucu olmuştur. Kurtuluş savaşına can vergisi, kan vergisi, ter vergisi ve mal vergisi ödeyerek fakir Anadolu’nun yeterli ölçüde donatılmış kesin zaferi sağlayacak 590 bin kişilik orduyu nasıl yarattığı tarihte şanlı yerini almıştır.
23’üncüsünü kutladığımız vergi haftası Cumhuriyetimizin 89. Yılında gerçekleşmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar geçen 89 yılda ülkemizde, depremler, sel felaketleri, yangınlar, salgın hastalıklar vb gibi olaylar yaşandı. Bu süre içinde 2. Dünya savaşı oldu ve ülkemiz savaşa katılmamasına rağmen savaş ekonomisi ülkede yoğun şekilde uygulandı. Kıbrıs savaşı oldu. Ülkemize çok ağır ambargolar uygulandı. Çeşitli siyasi gelişmeler oldu, tek partili sistem, çok partili sistem, demokrasi kesildi, yeniden demokrasiye dönüldü. 89 yıllık ülke yönetiminde bazen liberal, bazen devletçi, bazen ithal ikameci, bazen rekabete dayalı ekonomik modeller uygulandı. Birçok ekonomik kriz yaşandı. Her ne yaşandıysa yaşandı ama bir şey değişmedi. Bu da ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasıydı.
Kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra yeni kurulan Cumhuriyette durum şu şekilde idi.
Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bir bölümü yerleşik değil göçebe. 40 bin köyün 37 bininde ne okul var, ne posta ne de dükkan. 40 bin köyde yaklaşık 11 milyon insan yaşıyor. Bu insanların ancak % 2’si okur-yazar. 35.000 köyde okul yok. 1922 istatistiklerine göre 1950 köyde sığır vebası var.
Düşmanların tümüyle yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmak gerekiyor.
Dört mevsim kullanılabilir karayolu yok denecek kadar az. Kışın batağa dönüştüğü için geçilmesi çok zor.
4.000 km kadar demiryolu var Anadolu’da. Üstelik yetersiz bir demiryolu ağı. Vatanın bütünlüğünü sağlamak için ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamak lazım.
Denizciliğimiz acınacak durumda. Donanma, II. Abdülhamit döneminde Haliç’te çürütülmüş.
Köylü topraksız. Sabanı ve öküzü bile yok. Doğu’da, Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var.
Çok az tarım mühendisi var.
Tüm Türkiye’de sadece 337 doktor var. 150 kadar ilçede doktor yok. Doktor başına 30.000 kişi düşüyor. Sağlık memuru sayısı 434. Pek az şehirde eczane var. Türkiye’deki toplam eczacı sayısı 60.
Salgın hastalıklar insanımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta denebilir. Bebek ölüm oranı % 60’ı geçiyor. Ebe sayısı çok az. 40 bin köye karşılık diplomalı ebe sayımız 136.
Telefon, motor ve makine yok denecek kadar az. Teknolojiden yoksun bir ülkeyiz. Radyo ve sinema yok…
Ekonomik hayatımız da içler acısı bir halde. Kapitülasyonlar belimizi bükmüş, tarım ilkel yöntemlerle yapıldığı için ve topraklar bilinçsiz kullanıldığı için üretim çok az.
Bütün sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Şeker, un ve hatta kiremiti bile ithal etmek durumundayız. Avrupa’nın her çeşit malı için açık pazar halindeyiz.
Toplam sanayi kuruluşumuz 282. Ağırlığı gıda, dokuma ve deri sanayi oluşturuyor. Bu kuruluşlardaki sermaye ve emeğin sadece % 15’i Türklerin. Geri kalanlar yabancı ve azınlıkların.
Osmanlı’dan kalan sadece dört fabrika var: Hereke İpek Dokuma, Feshane Yün İplik, Bakırköy Bez ve Beykoz Deri fabrikaları.
Sanayi gelişmemiş, iktisatçımız da çok az. Çoğu bilip okuduğu kavramların dışına çıkamıyor. Mühendisimiz olmadığı gibi ara elemanımız da yok.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi ise hiç çözülmemiş bir sorun olarak duruyor. Erkeklerin % 7’si, kadınların %04’ü okuma yazma biliyor.
Tüm ülkede 337.618 ilkokul öğrencisi var. Bu zorunlu öğrenim görmesi gereken çocuğun sadece dörtte biri. Ülkede toplam 4.770 ilkokul bulunuyor. Tüm ülkede sadece 153 ortaokul ve lise var. Ortaokullarda sadece 543, liselerde 230 kız öğrenci okuyor. Öğretmenlerin üçte biri öğretmenlik eğitimi görmemiş.
Ülkede sadece bir üniversite var. O da yüksek Medrese düzeyinde eğitim veriyor. Çağın gelişmelerine kapalı. Akıl ve bilim çoktandır unutulmuş.
Kitap yok, kütüphane yok, müze yok, tiyatro yok, sinema yok, radyo yok; halkı aydınlatacak, bilinçlendirecek, eğitecek kurumlar yok.
Bu gün 89’uncu yılını kutladığımız Cumhuriyet Türkiye’sinde;
- Çoğu modern yapıda 52 havaalanı;
- Her ilimizde en az bir tane olmak koşuluyla 104’ü devlete ait 166 üniversite ve bu üniversitelerde okuyan 3 milyon 529 bin öğrenci; Ülkemizde 10.250 adet lise ve dengi okul, bu okullarda toplam 3 milyon 639 bin öğrenci, yine 33769 ilk öğretim okulunda toplam 10 milyon 526 bin öğrenci öğrenim görmektedir.
- Yine Ülkemizde 836 adet hastane ve bu hastanelerde görev yapan hekim sayısı 77 bindir. Tüm sağlık çalışanlarının sayısı ise 658 binden fazladır. Bu gün neredeyse bütün ilçelerimize kadar yayılmış olan özel hastaneler bu sayıya dahil değildir.
- Modern bir polis teşkilatı;
- 720 bin kişilik barış için çağın savaş teknolojisinin en üst düzeyde silahları ile donatılmış ordumuz;
- Yurt sathına yayılmış 10.984 km demiryolu;
- 385.000 km karayolu;
- 49 liman;
- Çeşitli dallarda çok sayıda doktor, mühendis, hukuk adamı, iktisatçı, eğitimci, yazar, gazeteci vb. yetişkin eleman bulunmaktadır.
Cumhuriyetten bu güne yaşanan gelişmelerin tamamını bu yazıya sığdırmak elbette imkansız. Biz sadece birkaç örnekle yetindik.
Genç Cumhuriyet bütün bunları nasıl başardı?
Siz değerli mükelleflerin yıllarca alın teri ile kazandığı ve devletine ödediği vergiler sayesinde,
İstiklal marşımız “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye başlar. Evet sizler verginizi ödeyerek bu ülkenin kurumlarını yaşattıkça bu şafaklarda al sancağımız sönmeyecektir.
Bu vesile ile verginin tarafları olan herkesin özelliklede mükelleflerin vergi haftasını kutlar bundan sonraki ticari hayatlarında başarılar dilerim.
Bülent PAPUCCU
Ordu Defterdar Yardımcısı
180 Görüntüleme
Defterdar cümle malımın nâzırı olup,
umûr-ı alem ona müfevvazdır.
Ânın izni olmadan bir akçe ne dahil ve
ne hâric-i hazine ola.
Kanunname-i Ali Osman