Uysal adamdı bu Hamit. Kimse hakkında şikayette bulunmazdı. Defterdarlık nereye atarsa atasın hiç itiraz etmez, yolluğunu alır, kankalarıyla bir güzel yer, meyil müddeti dolunca da yeni görev yerine giderdi. Yine aynısını yaptı.
Öğlenden sonra defterdar, personel müdürünü çağırdı:
Defterdar: Müdür Bey, Hamit göreve başlamış mı?
Personel Müdürü: Başlamış olması lazım üstadım, dün meyil müddeti doluyordu.
Defterdar: Sakar Şakir’e toslayan Gardırop Fuat’a dönmeden malmüdürünü arada uyar.
Personel Müdürü: Tamam üstadım hemen arayacağım.
Ancak geç kalınmıştı. Hamit meyil müddetinin biteceği gün sabah saat 10:00 gibi ilçeye varmış ve Malmüdürünün yanına gitmişti. Üzerinde lacivert takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı kravat, lacivert çoraplar, siyah bir çift ayakkabı, elinde yine bond çantası, yaz başı olduğu için güneş gözlükleri gözünde, saç sakal vaziyeti oldukça iyi, güzel koksun diye üzerine birazda parfüm falan sıkmıştı.
Giyimine kankaları yardımcı olurdu. Hamit’in her yeni yerde göreve başlaması onlar için Ali Desidero’nun reklama çıkması gibiydi. Bu güne çok önem verirlerdi. Borç harç neyle olursa olsun Hamit iyi giyinmeliydi, nede olsa okumuş çocuktu, lise birden terkti, üstelik içlerinde tek çalışan da oydu.
Malmüdürü Hamit’i görür görmez ayağı kalkar, hoşgeldin der. Birlikte misafir koltuklarına otururlar. Çaylar, kahveler, sigaralar, sohbetler… Malmüdürü son derece saygılıdır. Hamit elindeki bond çantayı açar ve içinden atama onayının olduğu zarfı çıkarır. Bu arada da malmüdürüne:
Hamit: Müdür Bey, daire biraz bakımsız kalmış gibi.
Malmüdürü: Haklısınız üstadım, bir hizmetli ataması yapıldı, henüz göreve başlamadı,bugün yarın başlar diye bekliyorum. O zaman daha düzenli olur.
Efendim hitabı üstadım hitabına dönmüştü. Malmüdürünün bu cevabının üzerine Hamit, elindeki zarfı vermekten vazgeçti ve tekrar çantasına koydu. Hamit durumu anladı, malmüdürü hizmetli olarak atananın Hamit olduğunun farkında değildi. Malmüdürünün saygısının nedeniHamit’i merkezi denetim elemanı zannetmesiydi. Hamit,aradığı fırsatı çabuk bulmuştu. Oturduğu koltuğa biraz daha yayıldı. Çaylar tazelendi. Hamit malmüdürüne sorular sormaya başladı. Kaç mükellefin var, kaçı gerçek, kaçı götürü, kaç taşınmazın var, dava dosya sayısı nedir, tahakkuk daireleriyle ilişkiler nasıl, yevmiye sayın kaç, ilçede kaç günde bir toplantı yapılıyor falan filan.Hamit bütün bu soruları misafirhanede görevliyken orada kalan denetmenlerin kendi aralarındaki sohbetlerinden öğrenmişti.
Hamit için burada her şey umduğundan daha kolay gerçekleşiyordu. O da, bu durumun iyice abartılmasını istiyordu. İyice abartılsın ki malmüdürünün söyleyecek sözü kalmasın.
Sohbet samimi bir havada devam ederken Hamit Malmüdürüne: “Müdür Bey, burada nasıl ikamet edebilirim? İyi bir otel var mı?” diye sordu. Malmüdürü: “Üstadım, kaplıcaların bulunduğu bölgede Özel İdarenin çalıştırdığı bir tesis var, oraya bakalım, beğenirseniz orada kalırsınız, hem öğlen yemeğini de orada yeriz.” dedi. Hamit kabul etti.
Tesise vardılar Hamit beğendi tesisi, öğlen yemeğini yediler, malmüdürü Hamit için yer ayırttırdı. Hamit yol yorgunu olduğu için bugün dinlenmek istediğini söyledi. Malmüdürü iyi istirahatler dedi, tesisten ayrılırken de çalışanlara ilgilenmeleri uyarısında bulundu. Ayrıca tesis görevlisine telefon etmeyi de ihmal etmedi. Hamit tesiste ne var ne yok inceledi, kankalarına telefon etti: “Oğlum, kanka, hemen bir araba bulup özel idarenin işlettiği tesise gelin”. Kankalara hay gerek zaten. Birisinden bir arabayı yalvar yakar aldılar, bir diğerinden biraz borç ile araca yakıt aldılar ve tesisin yolunu tuttular. Tesis Hamit’in görevlendirildiği ilçe merkezine 15-20 kilometre uzaklıkta. Şehir merkezine ise 1,5-2 saatlik yol. Akşama doğru tesise ulaştılar, haziran başı olduğu için tesis tam dolu değil. Hamit bir oda da kankalarına ayırttı.
Malmüdürü, Hamit’in yanından ayrılır ayrılmaz daireye geldi. Servislerdeki görevlileri çağırdı, durumu anlattı:
Malmüdürü: Gelen merkezi denetim elemanı henüz ne için geldiğini tam söylemedi. Milli Emlak ‘tan mı, Muhasebattan’ mı, Gelirden’ mi, yoksa müfettiş mi olduğu henüz belli değil. Onun için bütün daire kendine tertip düzen versin, gerekirse akşamları da çalışalım. Ben denetime başlamasını geciktirebildiğim kadar geciktireceğim.
Malmüdürü akşam Hamit’in, yanına gitti. Hamit sıcak karşıladı, kankaları yanlarında değildi. Malmüdürüyle birlikte olunca onların ayrı masada oturmalarını tenbihlemişti. İşletmede yediğin içtiğin her şey için ayrı ücret alınıyordu. Malmüdürü: “Size şunları ikram edeyim.” dedi Hamit uygundur dedi. Malmüdürü şaşkındı bu duruma ama ikramının kabul edilmesi de hoşuna gitmişti. Neydi öyle diğerleri, bir yemeğe bile davet etsen kabul etmezler, hadi gelseler ücretini kendileri ödemeye kalkar. Bu iyi adamdı canım, düğün görmüş oynamış, ölü görmüş ağlamış tiplerden. Yani diğerleri gibi çiğ değildi. Malmüdürü biraz Hamit’in yanında kaldıktan sonra yarın görüşmek dileğiyle izin istedi ve ayrıldı. Giderken yine görevlilere misafiri olduğunu hatırlattı, ücret falan talep edilmesindi.
Ertesi gün sabah erken uyandı malmüdürü. Tıraşını oldu, giyindi kahvaltı yapmadı. Kahvaltıyı Hamit’le yapmayı planlamıştı. Arabasına bindi. Oturduğu yer ile işletme arasında 15-20 kilometre mesafe vardı. İşletmeye geldiğinde Hamit tek başına kahvaltı yapıyordu. Kankalarına yanına gelmemelerini söylemişti. Uzun bir kahvaltı oldu, güzel sohbetler yapıldı. Malmüdürünün o gün vakıf toplantısı olmasına rağmen hiç acele etmiyordu. Sonunda malmüdürü saatine baktı, toplantısı olduğu için ayrılması gerektiğini söyledi. Hamit: “Tamam, öğlenden sonra daireye uğrayacağım, görüşürüz.” dedi ve malmüdürünü yolcu etti.
Vakıf toplantısına kasıtlı olarak biraz geç geldi malmüdürü. Eeee, o kadar da havası olsundu, dairesine müfettiş gelmişti. Kaymakam: “Hayırdır Müdür Bey, toplantılara hiç geç kalmazdınız. Umarım kötü bir durum yoktur.” dedi. Malmüdürü geç gelme nedenini açıkladı, denetim elemanının geldiğini, onunla ilgilendiği için geç kaldığını söyledi. Önce kaymakam hayırlı olsun dedi, sonra toplantıdaki diğerleri… Malmüdürü sağ olun, eksik olmayın diye karşılık verdi. Kaymakam toplantıdakilere, “Görüyorsunuz işte işimizin ne kadar zor olduğunu, insanları hoşnut etmek yetmiyor, bir de yaptığımız her işin hesabını veriyoruz.” dedi. Toplantıdaki herkes onayladı.
Kaymakam, malmüdürüne müfettişi ziyaret etmek istediğini söyledi. Malmüdürü denetime bir başlasın sonra randevu alacağını söyledi. Anlaşırlar, önce kaymakam ziyaret edecek, sonra müfettiş kaymakamı iadeyi ziyarette bulunacak.
Bu arada ilde personelden malmüdürü aranır, telefona çıkan memur tarafından toplantıda olduğu söylenir. Önemli bir konu olduğu, malmüdürünün toplantıdan çıkar çıkmaz personel müdürünü araması gerektiği telefona çıkan memura iletilir. Memur aldığı mesajı malmüdürüne iletir. Malmüdürü öğlen mesaisi başlar başlamaz personel müdürünü arar. Personel müdürü Hamit’in başlayıp başlamadığını sorar, dikkatli olmasını söyler ve Hamit’in tarifini yapar. Tarif müfettişe uyuyordu. Malmüdürü: “Yoksa iki gündür müfettiş diye Hamit’in peşinde mi dolaştım.” diye düşündü, sonra kendi kendine: “Daha neler, müfettiş olmasa anlamaz mıyım. Yok canım müfettiştir, müfettiş.” diye yaptıklarını onayladı.
Saat 14:00 gibi Hamit Malmüdürlüğüne gelir. Makam odasına girer, Malmüdürü hoş geldin der. Misafir koltuğuna oturması için yer gösterir. Bu kez Malmüdürü kendi makam koltuğuna oturur.Halen bir ihtiyat payı bıraktığından saygıyı elden bırakmamaya çalışır. Hamit’e ne iş geldiğini sorar.
Hamit, atamasının buraya yapıldığını, kendisinin hizmetli olduğunu çok haksızlığa uğradığını falan anlatırken Malmüdürü “Manyak mısın nesin sen. Madem hizmetlisin, iki gündür neden söylemiyorsun da kendini müfettiş zannettirerek beni peşinden koşturuyorsun?” dedi.
Hamit: Suçum ne Müdür bey, kendimi tanıştırma fırsatı vermedin ki bana. Yoksa siz beni müfettiş zannettiğiniz için mi böyle iyi davrandınız? Bende sizi adam sanmıştım, senin de diğer müdürlerden farkın yokmuş.
Bu sözler üzerine malmüdürü, Hamit’e nefret ve kızgınlıkla bakar. Öyle nefret dolu bir bakış atmıştır ki Hamit’e, hayatında kimseye öyle nefretle bakmamıştır: “Ulan senin de, diğer müdürlerin de….Ulan defol, çık dışarı, terk et hükümet konağını, gözüm görmesin seni.
Hamit’in istediği olmuştur. Bir gün önce vermekten vazgeçtiği atama belgelerini malmüdürünün masasına bırakır, ayrılır malmüdürlüğünden.
Hamit odadan çıkar çıkmaz malmüdürü odasını arkadan kilitler. Kimseyle görüşecek hali yoktur. Çok kızgındır. Odasının içerisinde Hamit’le yaşadığı iki günü düşünürken kendinden geçmek üzeredir. Sigaranın birisini yakar, küllüğe bırakır, haberi yok; diğerini yakar, kolonya döker sağına soluna, sonra bir sigara daha yakar. Bu, yanan üçüncü sigaradır. Koltuğa oturur, masaya uzanır, camı açar, camı kapatır, yürür, oturur… Ne yaparsa rahatlayamaz. Hamit’e kızar, küfreder, kendini tanıtmadığı için; kendine kızar, ne iş için geldiğini sormadığı için; defterdara kızar, neden buraya bu adamı gönderdiği için; personel müdürüne kızar, neden erken uyarmadığı için… Kızar da kızar.
Sonra kızgınlığı pişmanlığa döner, keşke ilgilenmeseydim, keşke daireye müfettiş geldi servisleri düzenleyin demeseydim, keşke toplantıda müfettiş geldiğini söylemeseydim, keşke otele yerleştirmeseydim, keşke otelde o çalışanların yanında o kadar şirinlik yapmasaydım… Keşke, keşke.
Sonra: “Ulan bunun müfettiş olduğunu bana kim söyledi, kim söyledi, kim söyledi…” demeye başladı. Oysa Hamit’in müfettiş olduğunu kimse söylememişti. Ama hatırladı, göreve yeni başlamıştı, devir teslim işlemlerini yapıyorlardı. Denetim dosyasını istedi, şef getirdi, Malmüdürü inceledi, hemen hemen her yıl inceleme olmuştu. Neden bu kadar çok denetim geçirildiğini sordu şefe. Şef: “ Müdür Bey, burada bizim balıklı kaplıcamız var, hemen hemen her yaz merkezi denetim elemanları buraya denetime gelir.” demiş ve devam etmişti: “Yaz aylarında lacivert takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı kravatlı bir adam gelirse elinde de bont çantası varsa,bil ki merkezi denetim elemanıdır. Burada görev yapan müdürler şanslıdırlar. Eğer denetim elemanı raporuna iyi şeyler yazarsa müdürler de istedikleri yerlere atanırlar.” demişti. Vay anasını ya, demek oradan aklımda kalmış?
Sonra pişmanlığı endişeye döner: “Şimdi bunun denetim elemanı olmadığını çevreme nasıl anlatacağım. Ya kaymakam ziyarete gelmek isterse, ya dairedeki memurlar Müdür Bey müfettiş dediğin bu mu deseler, ya toplantıdaki diğer arkadaşları ziyarete gelmek isterlerse, ya mükelleflere olanları anlatırsa, ya mutemetler duyarsa, ya, ya… “ devam etti.” Aman Allah’ım, bittim ben, bittim ben, ah ulan Hamit, ah, perişan ettin beni.”
Sonra endişesi umuda döner, henüz Hamit’i ilçede çok gören olmamıştı. Öyleyse şimdilik ilçeden uzak tutabilir, zaman kazanırsam düzeltebilirim diye umutlandı. Peki ama ne yapmalıydı. Artık biraz sağlıklı düşünmeye, etrafını görmeye başlamıştı. Çevresine baktı, küllüklerin içinde sigaralar… “Ulan kim içti bunları.” Şüphelendi, yoksa yanımda birileri mi vardı. Kapıya baktı, kapı kilitli. “O zaman demek ki kimse bu halimi görmedi. Bu sigaraları ben yaktım herhalde.” dedi. Temizlemeye başladı küllükleri, etrafa baktı döktüğü bir şey var mı diye, odada sigara ve kolonya kokusu karışımından başka aykırı bir şey yoktu. Ne yapacağını planladı, kapıyı açtı ve muhasebe şefini çağırdı.
Şef odaya geldiğinde, Malmüdürü elinde sigara, yüzü pencereye dönüktü. Sert bir tavırla: “Şu zarfın içinde Hamit efendinin ataması var. Al o zarf,ı göreve başlamasını dün itibariyle yap. Çok kızdım kendisine, gelir gelmez izin talep etti, kovdum. Sonra acıdım haline, herhalde çok ihtiyacı olmasa istemezdi. Ben hastaneye, başhekime telefon açıp söyleyeceğim 20 gün rapor yazsın, alsın gitsin, işini görsün. Buraya gelmesine gerek yok, biz sonra sıhhı izne çeviririz. Sonucundan bana telefonla bilgi ver”. Şef: “Tamam.” dedi. “Ancak, Müdür Bey Hamit kim? Tanımıyorum ki.” Malmüdürü: “İki gündür benimle odada oturan var ya, o işte.” Şef tebessümle odadan ayrıldı.
O zamanlar yeşilkart ödemeleri tavan seviyede. Hastane Başhekimleri ve müdürleri hastanenin ihtiyaçlarını sorunsuz karşılamak için malmüdürüyle iyi geçinmek zorundaydılar. Aşağı yukarı her gün bir ikisi uğrar malmüdürüne, ayrılırken de bir emriniz var mı diye sorar, öyle ayrılırlardı. İşte istek zamanı gelmişti.
Malmüdürü geçen yaklaşık iki saatlik bu sürede bir sürü duygu yaşarken, Hamit bir kahvenin önünde bir yandan kankalarının tavla maçını seyrediyorken, diğer yandan da kahveciye buraya yeni atandığını, malmüdürlüğünde çalışacağı anlatıyordu. Bu arada şef geldi:
Şef: Hamit Bey?
Hamit: Benim
Şef: Bir dakika bakar mısın?
Kankaları hiç istiflerini bozmadan oyunlarına devam ettiler. Hamit şefin yanına geldi. Şef: “Müdür Bey izne ihtiyacın varmış, sana 20 gün rapor aldım, sen gidebilirsin, ben daha sonra sıhhı izne çevirttiririm.” dedi. Hamit raporu aldı, kankalarının yanına geldi. Çayları içtiler, oyunlarını oynadılar, kankalarının ödünç aldığı arabaya bindiler ve ilçeden ayrıldılar. Kankalarından biri Hamit’in burada da tutunamayacağını söyler, diğer kanka: “Daha iyi ya, yolluğu alır, yeriz.” der.
Hamit’e bu ilçede fiilen çalışmak nasip olmadı. Malmüdürü izin rapor birkaç ay ilçeden uzak tuttu, birkaç ay sonra da malmüdürünün aşırı ısrarından dolayı defterdar Hamit’in atamasını başka bir ilçeye yaptı.
Hamit’i bana Sivas’ta Muhasebe Müdürlüğü yaptığım yıllarda anlatmışlardı. Şimdi ne yapıyor dedim. Emekli olduğunu, köyde çiftçilikle uğraştığını, ara sıra daireye uğradığını söylediler. Tanışmak istediğimi söyledim. Bizim veznedar uyanıktı, bana: “Müdür Bey, siz biraz iyi niyetlisiniz, ( Safsınız demek istiyor) bizden biri yanınızda bulunsun, Hamit sizi de çarpar.” dedi. “Tamam.” dedim. Aradan biraz zaman geçtiğinde Uzman Mustafa, Hamit’i getirdi, tanıştırdı. Laf açılsın diye kaç yerde görev yaptığını sordum. Müdürüm, diye söze başladı. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali biz de doğruları söylediğimiz, doğru iş yaptığımız için bir sürü yerden kovulduk. Bazı ilçelerde ikinci kez görev yaptım, çok çile çektirdiler bana, çok üzerime geldiler, tüm bunlara rağmen çok şükür alnımın akıyla görevi tamamlayıp emekli oldum. Allah sizlere de benim gibi alnınızın akıyla emekli olmayı nasip etsin.” dedi.